İçimizdeki Şeytan
★★★★☆
Yazar : Sabahattin Ali
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları
1984 | : | İngiliz yazar George Orwell tarafından kaleme alınmış, diktatör ve baskıcı bir devlet yönetimini konu alan politik roman |
5 Mayıs | : | Yazın gelişi sebebiyle her yıl Mayıs ayının 5'ini 6'ya bağlayan gece kutlanan Hıdırellez bayramı kastedilmiş olabilir |
Ablak | : | Yayvan ve dolgun yüz |
Acente | : | Bu kuruluşun veya şubelerinin başında bulunan kimse 2)Bir kuruluşun yaptığı işi, başka bir bölgede, kazanç karşılığında onun adına yürüten daha küçük kuruluş |
Acz | : | ~Çaresizlik |
Adam sen de | : | Bir işin önemsenmediğini anlatmak için kullanılan söz |
Addetmek | : | O gözle bakmak, saymak |
Akis | : | Mec. Bir şeyin başka bir şey üzerinde yarattığı etki |
Ala | : | İyi, pekiyi |
Amut | : | ~Dik |
Anafor | : | ~Karşılıksız olarak. Parasını kendi ödemeksizin, ısmarlama olan |
Anası aciz | : | ~Yenilik yaratma konusunda yetersiz, güçsüz |
Argın | : | Bitkin |
Ark | : | İçinden su akıtmak için toprak kazılarak yapılan açık oluk |
Asilzade | : | İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen kimse. Soylu (ironi amacıyla kullanılmıştır) |
Aşinalık etmek | : | ~İlgisini çekmeye çalışmak |
Atalet kanunu | : | Bir cismin içinde bulunduğu hareket veya hareketsizlik durumunun sürüp gitmesi, hareketsizliğe veya hareketsizlikten harekete kendi başına geçmemesi. Süredurum |
Atsız | : | 1905-1975 arası yaşamış, Türk tarihi araştırmaları, aşırı milliyetçiliği ve İslam eleştirileri ile bilinen yazar, şair ve öğretmen Hüseyin Nihal Atsız |
Avene (Avane) | : | Yardımcı |
Avurt | : | Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü |
Ayrık | : | Kalın ve uzun çimen benzeyen, yabani, işgalci, otsu bir bitki |
Aza | : | Vücut parçası, organ |
Bağa gözlük | : | Çerçevesinin deseni kaplumbağa kabuğunu andırır görünüşte olan |
Baki | : | Öteki |
Balkan Harbi | : | Osmanlı ile Balkan devletleri (Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan, Karadağ) arasında toprak paylaşımı sebebiyle çıkıp Ekim 1912-Ağustos 1913 arasında süren savaşların ilki |
Barem | : | Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge |
Başpare | : | Ney enstrümanının üflenen ucuna, güçlü ve net bir ses elde etmek ve dudakların yaralanmasını önlemek için takılan parça |
Beyit | : | Anlam bakımından birbirine bağlı iki mısradan oluşmuş şiir parçası |
Beylik söz | : | Herkesin kullandığı, etkisi kalmamış söz |
Bittabi | : | Doğal olarak, elbette |
Bön | : | Aklını gereği gibi kullanamayan. Ahmak |
Briyantin | : | Saçı parlatmak ve yatırmak için kullanılan yağ temelli, güzel kokulu bir madde |
Budizm | : | Sidarta Gautama (Buddha - MÖ 563-483) tarafından Hindistan'da kurulup doğu Asya ülkelerine yayılmış, aşırılık, eğlence, hırs ve öfkeden arınıp alçak gönüllü, şefkatli bir hayata ve beraberinde sonsuz mutluluğa ermeyi hedefleyen, ölümden sonra yeni bedende tekrar doğulacağına inanılan bir felsefi görüş |
Buhran | : | Bunalım |
Büfe | : | ~Yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa |
Celp etmek | : | Kendi üzerine çekmek |
Cenk | : | Kahramanca mücadele, çarpışma, savaş |
Cereyan | : | Mec. Aynı eğilimde olan, aynı görüşü paylaşan kimselerin oluşturduğu hareket |
Cihet | : | Yön |
Civan | : | Genç ve yakışıklı |
Çatkı | : | Alından geçirilerek başın çevresine çember gibi sarılan bağ |
Çeşmi ibret | : | ~Ders çıkararak |
Çipil | : | Kirpikleri dökülmüş göz |
Çiroz | : | Kurutulmuş uskumru balığı |
Çolak | : | Eli veya kolu sakat olan kimse |
Çorap bağı | : | Çorap üst kısmını istenilen seviyede tutmaya yarayan lastikli bağ. Jartiyer |
Darülfünun | : | Üniversite |
Dava vekili | : | Avukat sayısı beşten az olan yerleşimlerde avukat yetkisini taşıyan meslek adamı |
Defterdar | : | Bir ilin para işlerini yöneten en üst düzeydeki görevli |
Delişmen | : | Çılgın, delice tavırlı ve hareketleri ölçüsüz olan |
Dimağ | : | Beyin, zihin |
Dolap beygiri | : | Kuyudan su çekip bahçe ve bostanları (kavun, karpuz veya sebze ekilen tarla) sulamaya yarayan çarklı düzeni döndüren at, eşek veya katır |
Dramaturg | : | Tiyatroda oyunu irdelemek, sahnelenmesine yardımcı olmak, oyuncu seçimi ve malzeme hazırlanmasında danışmanlık yapmak vs. görevleri olan kimse |
Dursunbey | : | Balıkesir'in doğusunda yer alan, ormanları ve kerestesi ile meşhur, dağlık alanda kurulmuş bir ilçesi |
Düzgün | : | Kadınların, teni pürüzsüz gösterip renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı krem. Fondöten |
Edip | : | Edebiyatla uğraşan, edebî eser veren kimse, yazar |
Editions du Rocher | : | 1943 yılında Charles Orengo tarafından kurulmuş, edebiyat eserlerinin yanı sıra güncel olaylar ve refah ile ilgili kitaplar yayınlayan Monako merkezli yayınevi |
Ekseriya | : | Genellikle |
Enelhak | : | "Ben Hakk'ım", "Hak'tan gayrı değilim." anlamındaki ifade, kişinin Tanrı ile bütünleştiği, Tanrının kişide vücut bulduğu anlamına da gelir. Sözün sahibi Hallâc-ı Mansûr idam edilmiştir |
Enikonu | : | Oldukça, iyice |
Esat Mahmut | : | 1902-1077 arası yaşamış, gazetelerdeki polisiye olay röportajları ve çoğu sinemaya uyarlanan aşk ve serüven romanlarıyla bilinen avukat, gazeteci ve yazar |
Eşraf | : | Bir yerin zenginleri |
Ethem İzzet Benice | : | 1903-1967 arası yaşamış, 1940'lı yıllarda milletvekilliği de yapmış gazeteci ve yazar |
Ezgin | : | ~Çürümüş, çürük |
Fazilet | : | İyilik, alçakgönüllülük, doğruluk. Erdem |
Feragat | : | "kabadayıca feragat" ifadesinin "farklı görüşteki kişileri zorla özgür düşüncelerinden vazgeçirme" anlamında kullanıldığı kanaatindeyim |
Feveran | : | Fışkırma, kaynama |
Fevk | : | Üst, yukarı |
Frenk gömleği | : | Yakası kravat takmaya uygun, çoğu uzun kollu, ceket veya yelek altına giyilen erkek gömleği |
Gafil | : | Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan kimse. Aymaz |
Gaflet | : | Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu. Aymazlık |
Gaip | : | Görünmez âlem |
Garp | : | Batı |
Girift | : | ~Karmaşık, anlaşılması güç |
Gömeç | : | Bal peteği, petek |
Güfte | : | Müzik eserinin yazılı metni |
Habbe | : | Su kabarcığı |
Hakimane | : | Bilgece |
Halet | : | Durum |
Hallacı Mansur | : | 858-922 arası yaşamış, tanrıya inanmamakla suçlanıp idam edilmiş İran kökenli şair ve yazar |
Handiyse | : | Neredeyse, hemen hemen |
Hanende | : | Şarkıcı |
Harcıâlem | : | Hiçbir özelliği, yeniliği olmayan. Sıradan |
Hasislik | : | Cimrilik |
Hasretmek | : | Bir şeyin tamamını birine veya bir şeye ayırmak, vermek |
Hayrabolu | : | Trakya bölgesindeki Tekirdağ ilinin bir ilçesi |
Her hal | : | Kesinlikle |
Hırsızlama | : | Gizlice, kimseye sezdirmeden |
Hikmet | : | Öğüt verici söz |
Hodbin | : | Bencil |
Hovarda | : | Zevki için para harcamaktan kaçınmayan kimse |
Hummalı | : | Yoğun 2) Ateşli hastalığa tutulmuş kimse |
Hususiyet | : | Özellik |
Huşu | : | Tevazu, saygı |
Hülasa | : | Kısaca, özetle 2)Özet |
Hülya | : | Tatlı düş, haya |
Hüsnüniyet | : | İyi niyet, kötü düşünce beslememe |
Hüviyet | : | Herhangi bir şeyi belirlemeye yarayan özelliklerin bütünü. Kimlik |
İçerlemek | : | İçin için öfkelenmek 2)Kırılmak, alınmak |
İğreti (Eğreti) | : | Uyumsuz, yakışmamış |
İhtiras | : | Aşırı düşkünlük |
İhtiyat tedbiri | : | İlerisi düşünülerek alınan önlem |
İkircikli | : | Kararız, tereddütlü |
İktidar | : | Bir işi yapabilme gücü. Kudret |
İktifa etmek | : | Yetinmek |
İltimas | : | Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma |
İnhisar | : | Tekeline alma, tek başına sahip olma |
İnkişaf | : | Gelişme, gelişim |
İnzibatsız | : | Düzensiz, başıboş |
İptidai | : | Eğitimsiz, ilkel, basit |
İsnat | : | Mec. Karacılık, iftira |
İstidat, -dı | : | Yetenek |
İstihfaf | : | Küçümseme, hor görme, hafifseme |
İstihza | : | Gizli, üstü kapalı biçimde alay |
İstikbal levhası | : | ~Gelecek hayalleri |
İtiyat, -dı | : | Alışkanlık |
İzmarit | : | Ilıman denizlerin kayalık, yosunluk, dibe yakın bölgelerinde yaşayan, ~15 cm boyunda, sırt yüzgeci dikenli, kalın derili bir balık türü |
İzzetinefis | : | İnsanın kendine duyduğu saygı. Onur |
Kabil değil | : | Olanaksız |
Kadir, -dri | : | Değer, kıymet |
Kalenderlik | : | Hoşgörüsü geniş olma durumu |
Kani | : | İnanmış, kanmış |
Kapılanmak | : | Bir işe girmek ve o işte devam etmek |
Karafa | : | Uzun boyunlu, kulpsuz, küçük rakı sürahisi |
Karoser | : | Otomobilde, tekerlekler dışında kalan, görünen dış bölüm |
Kasem | : | Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama. Ant |
Katibe | : | Kadın sekreter |
Kavi | : | "Çenesine kavi" deyimi ile çok konuşan, ağzı iyi laf yapan kimse kastedilmiştir |
Kavruk | : | Mec. Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememiş |
Kayın, -ynı | : | Kadın veya kocaya göre birbirlerinin erkek kardeşi. Kayınbirader |
Kemal, -li | : | Eksiksizlik, mükemmeliyet |
Keramet | : | Şaşılacak, olağanüstü durum |
Kerevet | : | ~Tahtadan yapılmış tabure |
Kerime Nadir | : | 1917-1984 arası yaşamış, 40'dan fazla roman yazmış, 30'a yakın eseri sinemaya uyarlanmış Türk yazar |
Kerte | : | Derece, mertebe |
Kesif | : | Yoğun |
Kibarzade | : | Soylu bir aileden gelen çocuk |
Kinayeli | : | Düşünüleni dolaylı, üstü kapalı olarak anlatan söz |
Koska | : | İstanbul Avrupa yakasının güneydoğu ucundaki Fatih ilçesine bağlı eski bir semt. Takribi yeri için tıklayın |
Köprü | : | İstanbul Avrupa yakasının güneydoğu ucundaki Haliç denizinin iki ucundaki Karaköy ve Eminönü semtlerini birbirine bağlayan Galata köprüsü |
Kuli | : | Kardeş |
Kumpanya | : | Tiyatro topluluğu |
Külah kapmak | : | Düzen, dalavere ile bir işin başına geçmek |
Külliyat | : | Bir yazarın bütün eserlerini içeren dizi |
Lakayt | : | İlgisiz 2)Umursamaz |
Lalettayin | : | Sıradan |
Laotse | : | Çin'deki Taoizm (devlet ve toplum kurumlarını reddeden, dünyevi kaygılardan arınmış, doğallığı savunan vs.), felsefi ve dini görüşünün kurucusu, MÖ.571'de doğmuş Çinli düşünür Laozi |
Levha | : | ~Hayal, resim |
Leyli | : | Yatılı |
Maada | : | -den başka |
Mağrur | : | Kendini büyük gören, kibirli 2) Gururlu |
Mahdut | : | Çevrilmiş, sınırlanmış 2)Mec. Dar, basit |
Mahir | : | Becerikli |
Mahmur | : | Süzgün, dalgın bakışlı göz |
Mahut | : | Bilinen, adı geçen, sözü geçen |
: | Eğik | |
Mamafih | : | Bununla birlikte, durum böyle iken |
Mania | : | Engel |
Manifatura | : | Fabrika yapımı her türlü kumaş, bez vb. dokuma |
Manzume | : | Şiir |
Maroken | : | Yumuşak bir çeşit keçi derisi |
Matbu | : | Basılı |
Mavna | : | Gemilere ve yakın kıyılara yük taşıyan, güvertesiz büyük tekne |
Mefkure bezirganı | : | "İnsanların erişemek istedikleri dünya görüşlerini, ideallerini ticari amaçla sömürüp gelir elde etmeye çalışan kimse" anlamında kullanıldığı kanaatindeyim |
Meftun olmak | : | Gönül vermek |
Melaike | : | Melek gibi güzel kadın |
Melanet | : | Büyük kötülük |
Melun | : | Mec. Nefretle karşılanan, kötü |
Memur | : | Bir şeyi yapmakla yükümlü olan |
Menfi | : | Olumsuz |
Merhale | : | Derece, aşama |
Mesame | : | Gözenek |
Meşin | : | Çeşitli işlemlerden geçirilip kullanılır hale getirilmiş koyun derisi |
Metafizik | : | Doğaötesi |
Mevhum | : | ~Türkçede olmayıp var sanılan kelimeler |
Mevkuf | : | Tutuklu |
Mistik | : | Gizemli |
Monolog | : | Bir kişinin dinleyicilere anlattığı, genellikle güldüren olay |
Muallim | : | Öğretmen |
Muayyen | : | Belli, belirli |
Muazzez T. Berkand | : | 1900-1984 arası yaşamış, aşk romanları ile bilinen, Fransızca ve Türkçe öğretmenliği de yapmış Selanik doğumlu Türk roman yazarı kadın |
Muharrir | : | Yazar |
Muhayyile | : | Hayal gücü |
Muhiddini Arabi | : | 1165'de Endülüs devletinin hüküm sürdüğü İspanya topraklarında doğmuş İslam düşünürü, yazar ve şair, 1240 yılında vefat etmiştir |
Muhtasar | : | Kısaltılmış olan |
Mukabele | : | Karşılık verme |
Mukabil | : | Bir şeyin karşısında bulunan |
Mukaddeme | : | ~Ön söz, girişlik, girizgah |
Mukadder | : | Yazgıda var olan, alında yazılı olan |
Mukaddes | : | Kutsal. Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen |
Mukavemet | : | Dayanma, karşı koyma |
Muktedir olmak | : | Gücü yetmek, yapabilmek |
Muteber | : | Saygın |
Muvafakat | : | Uygun görme, kabul etme |
Muvafık | : | Uygun |
Muvakkat tart | : | Okuldan geçici (muvakkat) olarak çıkarma, kovma (tart) |
Muvazene | : | Denge |
Müderris | : | Ders veren profesör |
Müellif | : | Yazar |
Müessir olmak | : | Etkili olmak |
Mükaleme | : | Karşılıklı konuşma |
Mümessil | : | Temsilci |
Mümtaz | : | Seçkin |
Münekkit, -di | : | Eleştirmen |
Münevver | : | Aydın |
Mürekkep | : | -den oluşmuş |
Müspet | : | Olumlu |
Müsterih | : | Kaygıdan kurtulup rahat olma |
Müşfik | : | Sevecen, şefkatli |
Müşkülat çekmek | : | Zorluk, güçlük içinde kalmak |
Mütalaa | : | Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum |
Mütareke | : | Ateşkes |
Mütebessim | : | Gülümseyen, güleç |
Mütecaviz | : | Saldırgan, saldırıcı, sataşkan |
Müteessir | : | Üzülmüş, üzüntülü |
Mütefekkir | : | Düşünür |
Müteşekkil | : | Oluşmuş, meydana gelmiş |
Nakşetmek | : | Mec. Kalıcı ve etkili olmasını sağlamak, işlemek |
Narına yanmak | : | Bir kimse yüzünden büyük zarara uğramak |
Nazariye | : | Belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin bütünü |
Nazırlık | : | Bakanlık |
Nazlı | : | ~Erkeklerle gönül eğlendiren kadın |
Nebat | : | Bitki |
Necati Cumalı | : | 1921-2001 arası yaşamış, şiir, roman, hikâye, deneme, tiyatro gibi pek çok edebi türde eser vermiş, roman ve şiirleri birçok ödül almış çok yönlü bir yazar |
Nefsini arz etmek | : | ~Kendini göstermek |
Nesep, -bi | : | Soy, baba soyu |
Neşretmek, -der | : | Bir yazıya, habere, resme gazetede yer vermek. 2) Kitap, gazete, dergi vb. şeyleri basmak ve dağıtmak |
Nısfiye | : | Kavala benzer üflemeli çalgı olan ney enstrümanının kısa bir türü |
Nirvana | : | Arzulardan, dünyasal maddi isteklerden arınıp mutluluğa ermeye dair Budizm temel öğretisi |
Nota | : | ~Müzik eserlerinin olduğu müzik defteri |
Nüfuzlu | : | Makamı yüksek, kademesi üst |
Nükte | : | İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz |
Oktay Akbal | : | 1923-2015 arası yaşamış, deneme, hikaye ve roman dalında ödüller almış gazeteci ve yazar |
Ölçmek | : | Değerini biçmek, kıymetini belirlemek |
Pastra | : | Bir tür iskambil oyunu. Pişti |
Patiska | : | Genellikle pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez |
Pazen | : | Dokuması kalın, sık ve yumuşak bir tür pamuklu bez |
Pençe | : | Ayakkabı tabanındaki kösele (işlenmiş büyükbaş hayvan derisi) |
Penguin | : | 1935 yılında Londra'da kurulmuş bir yayınevi |
Peyami Safa | : | 1899-1961 arası yaşamış, psikolojik türde birçok eseri olan ve otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" ile bilinen yazar ve gazeteci |
Pir aşkına | : | "Karşılık gözetmeden veya karşılık görmeden tam inançla, gerçek bir sevgi ile" anlamında kullanılan bir söz |
Radyum | : | 1920'lede mucizevi, canlandırıcı etki ettiği düşünülüp kozmetik, gıda, boya, tıbbi tedavi, temizlik vs. amaçla çok yoğun olarak kullanılmış radyoaktif bir element |
Rahmeti rahman | : | Tanrının merhameti |
Realite | : | Gerçeklik |
Reverans | : | Selam veya teşekkür için dizleri kırarak veya eğilerek yapılan hareket |
Rıhtım | : | Akarsu veya deniz kıyısı doldurularak yapılan ve gemilerin yanaşabileceği yer |
Ricat | : | Vazgeçme, fikir değiştirme |
S.Kudret Aksal | : | 1920-1993 arası yaşamış, felsefe öğretmenliği, konservatuvar, tiyatro müdürlüğü, devlet memurluğu yapmış, birçok ödül almış şair, senarist ve yazar |
Saç kıvırtmak | : | ~Bir erkeği etkilemek için saçları ile oynamak ve sallamak |
Saffet | : | Temizlik, arılık |
Sahaf | : | 2. el kitap alınıp satılan dükkan |
Salahiyet | : | Yetki |
Sandal bedesteni | : | İstanbul'un Avrupa yakasındaki Fatih ilçesinde bulunan, 30,7 dönüm alanda ~4000 dükkan barıdıran Kapalıçarşı'daki iki bedestenden (kumaş, mücevher vb. eşyaların alınıp satıldığı kapalı çarşı) 1460'da Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılanı. Yeni Bedesten |
Sarahat | : | Tam ve kesin olarak belirlenmiş |
Satıh, -thı | : | Yüzey |
Sazende | : | Bağlama vb. mızraplı çalgıları çalan kimse. Sazcı |
Sebat | : | Bir işi kararlılıkla sonuna değin sürdürme |
Selamet | : | Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu |
Selim İleri | : | 1949 doğumlu devlet sanatçısı, yazar, senarist, eleştirmen |
Sergüzeşt | : | Macera |
Sindlinger Burchartz | : | Alman yazar Peter Sindlinger tarafından Almanya'nın güneyindeki Stuttgart şehri yakınlarında, Frikenhausen kasabasında kurulmuş bir yayınevi |
Sofa | : | Evde oda kapılarının açıldığı genişçe yer |
Softa | : | Bir görüş ya da inanışa körü körüne bağlı. Geri kafalı |
Sonya plağı | : | ? (s.56) |
Soysuzlaştırmak | : | ~Özünden, iyi yönlerinden uzaklaştırmak |
Sükun | : | Huzur, rahat |
Sükutu hayal | : | Hayal kırıklığı |
Sümen | : | Üzerinde yazı yazmaya, arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık |
Şark | : | Doğu |
Şehadetname | : | Diploma |
Şehzadebaşı | : | İstanbul Avrupa yakasının güneydoğu ucundaki Eminönü semtine bağlı, günümüzde İstanbul büyükşehir belediye binasının bulunduğu bir mahalle |
Şose | : | Taş parçaları üzerine kum serilip silindir geçirilerek yapılan yol |
Taassup, -bu | : | Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık. Bağnazlık. Fanatiklik |
Tabla | : | Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi |
Tafsilat | : | Ayrıntılı açıklama |
Taharri | : | Arama, araştırma |
Tahayyül etmek | : | Hayal etmek |
Tahdit etmek | : | Sınırlamak |
Tahir Alangu | : | 1915-1973 arası yaşamış yazar, edebiyat tarihçisi ve eleştirmen |
Tahkikat | : | Soruşturma |
Taksim | : | Klasik Türk müziğinde faslın başında ve ortasında çalgıcının doğaçlama yöntemiyle yaptığı müzik |
Taksim - Sirkeci | : | Taksim, Sirkeci arası ~3,5 km. olup yürüyerek ~45 dk. sürer |
Tarik-i dünya | : | İnsanlardan ve dünya hayatından mümkün mertebe uzak duran ve bağını kesen kimse |
Tasavvuf | : | Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu açıklayan dinî ve felsefi akım |
Tasavvur | : | Düşünce, amaç, plan |
Tasfiye | : | Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. sebepler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi |
Tashih | : | Düzeltme |
Tasnif | : | Sınıflama |
Tasvir | : | Bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma |
Taşlık | : | Evin taşla döşenmiş avlusu |
Teberru etmek | : | Bağışlamak |
Tecessüs | : | Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı |
Tecrit etmek | : | ~Yoksun bırakmak |
Teessür | : | Üzüntü |
Teessüs | : | Kurulma, ortaya çıkma |
Tefekkür | : | Düşünme, düşünüş |
Tefrika edilmek | : | Gazete veya dergide, birbirini tamamlayan yazı dizisi halinde yayımlanmak |
Tefsir etmek | : | Bir olaya, bir duruma bir anlam vermek. Yorumlamak |
Tekamül | : | Olgunluk, gelişim, gelişme |
Telakki etmek | : | Saymak, öyle görmek |
Temaşa | : | Seyretme |
Temayül | : | Eğilim. Bir kimseye veya bir şeye ilgi duyma |
Tenkit | : | Eleştiri |
Terakki göstermek | : | Geliştiğini, ilerlediğini ortaya koymak |
Tertibat | : | Ön hazırlık |
Teskin etmek | : | Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırmak |
Teşbih | : | Benzetme |
Teşekkül etmek | : | Belli bir biçim almak, oluşmak |
Teveccüh | : | Güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme |
Tevkifhane | : | Cezası mahkemece kesinleştirilmemiş şüphelilerin tutulduğu yer. Tutukevi |
Tiranlık | : | Mec. Acımsızlık, gaddarlık |
Tura | : | Halat gibi örülmüş ip demeti |
Turan | : | Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı |
Ufaklık, -ğı | : | Bozuk para |
Umumi harp | : | 1914-1918 arası gerçekleşen 1.Dünya Savaşı |
Unionsverlag | : | 1975 yılında kurulmuş İsviçre'li bir yayınevi |
Usülü dairesinde | : | ~Gerektiği gibi, layıkıyla |
Uzvi | : | Organlarla ilgili |
Ülkü | : | Amaç edinilen, ulaşılmak istenen. İdeal |
Ümmilik | : | Okuma, yazmayı bilmeme durumu |
Üstat | : | Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse |
Vakfetmek | : | Adamak, bir şeyin bütününü aynı işe vermek |
Vakıfane | : | ~Bilen, farkında olan. Vâkıf |
Vaki | : | Olmuş, gerçekleşmiş |
Vehim | : | Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma |
Vehmetmek | : | Olmayacak bir şeyin olacağını sanmak |
Vesait | : | Vasıta, araba |
Vesika | : | Belge |
Vesselam | : | "İşte o kadar, son söz şudur" anlamlarında kullanılan bir söz |
Vezin | : | ~Hece bakımından birbirine denk dizelerden oluşan şiir |
Wilhelm Tell | : | 13.yy. sonlarında yaşadığı iddia edilen, üstün okçuluk yeteneğiyle nam salmış İsviçreli kahraman |
Yağ İskelesi | : | İstanbul Galata Köprüsü'nün Eminönü tarafında deniz kıyısında yer alan, eskiden yağ ticareti yapan işyerlerinin olduğu, günümüzde yok olmuş bir semt |
Yardakçı | : | Kötü işler yapana yardım eden kimse |
Yaşar Nabi Nayır | : | 1908-1981 arası yaşamış, 1933'den ölümüne kadar aylık sanat ve edebiyat dergisi "Varlık"ı yayımlamış şair, yazar ve yayıncı. Takma adı, "Muzaffer Reşit" tir |
Yave | : | Saçma sapan söz |
Yeis | : | Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü |
Yeknesak | : | Değişmeksizin, aynı biçimde tekrarlanan |
Yekun | : | Toplam |
Yeldirme | : | Kadınların çarşaf yerine kullandıkları, başörtüsü ile birlikte giyilen hafif üstlük |
Yeni Dergi | : | 1964-1975 yılları arası yayımlanmış aylık edebiyat ve sanat dergisi |
Yerilmek | : | Birinin veya bir şeyin kusurlarını ortaya koymak, kötülenmek |
Yüksek | : | Toplum içinde ün vb. bakımından üstünlüğü olan |
Zabıta hikayesi | : | ~Polisiye hikaye |
Zerzevatçı | : | Sebze satan kimse |
Ziya | : | Işık |
Züppe | : | Seçkin görünmek için bazı çevrelere benzemeye çalışan kimse |