ANA (Yatay) MENÜ

Kitap Sözlüğü > İçimizdeki Şeytan

 
Sabahattin Ali

İçimizdeki Şeytan

★★★★☆
Yazar     : Sabahattin Ali
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları
1984 : İngiliz yazar George Orwell tarafından kaleme alınmış, diktatör ve baskıcı bir devlet yönetimini konu alan politik roman 
5 Mayıs : Yazın gelişi sebebiyle her yıl Mayıs ayının 5'ini 6'ya bağlayan gece kutlanan Hıdırellez bayramı kastedilmiş olabilir
Ablak : Yayvan ve dolgun yüz
Acente : Bu kuruluşun veya şubelerinin başında bulunan kimse 2)Bir kuruluşun yaptığı işi, başka bir bölgede, kazanç karşılığında onun adına yürüten daha küçük kuruluş
Acz : ~Çaresizlik
Adam sen de : Bir işin önemsenmediğini anlatmak için kullanılan söz
Addetmek : O gözle bakmak, saymak
Akis : Mec. Bir şeyin başka bir şey üzerinde yarattığı etki
Ala : İyi, pekiyi
Amut : ~Dik
Anafor : ~Karşılıksız olarak. Parasını kendi ödemeksizin, ısmarlama olan
Anası aciz : ~Yenilik yaratma konusunda yetersiz, güçsüz
Argın : Bitkin
Ark : İçinden su akıtmak için toprak kazılarak yapılan açık oluk
Asilzade : İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen kimse. Soylu (ironi amacıyla kullanılmıştır)
Aşinalık etmek : ~İlgisini çekmeye çalışmak
Atalet kanunu : Bir cismin içinde bulunduğu hareket veya hareketsizlik durumunun sürüp gitmesi, hareketsizliğe veya hareketsizlikten harekete kendi başına geçmemesi. Süredurum
Atsız : 1905-1975 arası yaşamış, Türk tarihi araştırmaları, aşırı milliyetçiliği ve İslam eleştirileri ile bilinen yazar, şair ve öğretmen Hüseyin Nihal Atsız
Avene (Avane) : Yardımcı
Avurt : Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü
Ayrık : Kalın ve uzun çimen benzeyen, yabani, işgalci, otsu bir bitki
Aza : Vücut parçası, organ
Bağa gözlük : Çerçevesinin deseni kaplumbağa kabuğunu andırır görünüşte olan
Baki : Öteki
Balkan Harbi : Osmanlı ile Balkan devletleri (Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan, Karadağ) arasında toprak paylaşımı sebebiyle çıkıp Ekim 1912-Ağustos 1913 arasında süren savaşların ilki
Barem : Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge
Başpare : Ney enstrümanının üflenen ucuna, güçlü ve net bir ses elde etmek ve dudakların yaralanmasını önlemek için takılan parça
Beyit : Anlam bakımından birbirine bağlı iki mısradan oluşmuş şiir parçası
Beylik söz : Herkesin kullandığı, etkisi kalmamış söz
Bittabi : Doğal olarak, elbette
Bön : Aklını gereği gibi kullanamayan. Ahmak
Briyantin : Saçı parlatmak ve yatırmak için kullanılan yağ temelli, güzel kokulu bir madde
Budizm : Sidarta Gautama (Buddha - MÖ 563-483) tarafından Hindistan'da kurulup doğu Asya ülkelerine yayılmış, aşırılık, eğlence, hırs ve öfkeden arınıp alçak gönüllü, şefkatli bir hayata ve beraberinde sonsuz mutluluğa ermeyi hedefleyen, ölümden sonra yeni bedende tekrar doğulacağına inanılan bir felsefi görüş
Buhran : Bunalım
Büfe : ~Yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa
Celp etmek : Kendi üzerine çekmek
Cenk : Kahramanca mücadele, çarpışma, savaş
Cereyan : Mec. Aynı eğilimde olan, aynı görüşü paylaşan kimselerin oluşturduğu hareket
Cihet : Yön
Civan : Genç ve yakışıklı
Çatkı : Alından geçirilerek başın çevresine çember gibi sarılan bağ
Çeşmi ibret : ~Ders çıkararak
Çipil : Kirpikleri dökülmüş göz
Çiroz : Kurutulmuş uskumru balığı
Çolak : Eli veya kolu sakat olan kimse
Çorap bağı : Çorap üst kısmını istenilen seviyede tutmaya yarayan lastikli bağ. Jartiyer
Darülfünun : Üniversite
Dava vekili : Avukat sayısı beşten az olan yerleşimlerde avukat yetkisini taşıyan meslek adamı
Defterdar : Bir ilin para işlerini yöneten en üst düzeydeki görevli
Delişmen : Çılgın, delice tavırlı ve hareketleri ölçüsüz olan
Dimağ : Beyin, zihin
Dolap beygiri : Kuyudan su çekip bahçe ve bostanları (kavun, karpuz veya sebze ekilen tarla) sulamaya yarayan çarklı düzeni döndüren at, eşek veya katır
Dramaturg : Tiyatroda oyunu irdelemek, sahnelenmesine yardımcı olmak, oyuncu seçimi ve malzeme hazırlanmasında danışmanlık yapmak vs. görevleri olan kimse
Dursunbey : Balıkesir'in doğusunda yer alan, ormanları ve kerestesi ile meşhur, dağlık alanda kurulmuş bir ilçesi
Düzgün : Kadınların, teni pürüzsüz gösterip renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı krem. Fondöten
Edip : Edebiyatla uğraşan, edebî eser veren kimse, yazar
Editions du Rocher : 1943 yılında Charles Orengo tarafından kurulmuş, edebiyat eserlerinin yanı sıra güncel olaylar ve refah ile ilgili kitaplar yayınlayan Monako merkezli yayınevi
Ekseriya : Genellikle
Enelhak : "Ben Hakk'ım", "Hak'tan gayrı değilim." anlamındaki ifade, kişinin Tanrı ile bütünleştiği, Tanrının kişide vücut bulduğu anlamına da gelir. Sözün sahibi Hallâc-ı Mansûr idam edilmiştir
Enikonu : Oldukça, iyice
Esat Mahmut : 1902-1077 arası yaşamış, gazetelerdeki polisiye olay röportajları ve çoğu sinemaya uyarlanan aşk ve serüven romanlarıyla bilinen avukat, gazeteci ve yazar
Eşraf : Bir yerin zenginleri
Ethem İzzet Benice : 1903-1967 arası yaşamış, 1940'lı yıllarda milletvekilliği de yapmış gazeteci ve yazar 
Ezgin : ~Çürümüş, çürük
Fazilet : İyilik, alçakgönüllülük, doğruluk. Erdem
Feragat : "kabadayıca feragat" ifadesinin "farklı görüşteki kişileri zorla özgür düşüncelerinden vazgeçirme" anlamında kullanıldığı kanaatindeyim
Feveran : Fışkırma, kaynama
Fevk : Üst, yukarı
Frenk gömleği : Yakası kravat takmaya uygun, çoğu uzun kollu, ceket veya yelek altına giyilen erkek gömleği
Gafil : Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan kimse. Aymaz
Gaflet : Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu. Aymazlık
Gaip : Görünmez âlem
Garp : Batı
Girift : ~Karmaşık, anlaşılması güç
Gömeç : Bal peteği, petek
Güfte : Müzik eserinin yazılı metni
Habbe : Su kabarcığı
Hakimane : Bilgece
Halet : Durum
Hallacı Mansur : 858-922 arası yaşamış, tanrıya inanmamakla suçlanıp idam edilmiş İran kökenli şair ve yazar
Handiyse : Neredeyse, hemen hemen
Hanende : Şarkıcı
Harcıâlem : Hiçbir özelliği, yeniliği olmayan. Sıradan
Hasislik : Cimrilik
Hasretmek : Bir şeyin tamamını birine veya bir şeye ayırmak, vermek
Hayrabolu : Trakya bölgesindeki Tekirdağ ilinin bir ilçesi
Her hal : Kesinlikle
Hırsızlama : Gizlice, kimseye sezdirmeden
Hikmet : Öğüt verici söz
Hodbin : Bencil
Hovarda : Zevki için para harcamaktan kaçınmayan kimse
Hummalı : Yoğun 2) Ateşli hastalığa tutulmuş kimse
Hususiyet : Özellik
Huşu : Tevazu, saygı
Hülasa : Kısaca, özetle 2)Özet
Hülya : Tatlı düş, haya
Hüsnüniyet : İyi niyet, kötü düşünce beslememe
Hüviyet : Herhangi bir şeyi belirlemeye yarayan özelliklerin bütünü. Kimlik
İçerlemek : İçin için öfkelenmek 2)Kırılmak, alınmak
İğreti (Eğreti) : Uyumsuz, yakışmamış
İhtiras : Aşırı düşkünlük
İhtiyat tedbiri : İlerisi düşünülerek alınan önlem
İkircikli : Kararız, tereddütlü
İktidar : Bir işi yapabilme gücü. Kudret
İktifa etmek : Yetinmek
İltimas : Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma
İnhisar : Tekeline alma, tek başına sahip olma
İnkişaf : Gelişme, gelişim
İnzibatsız : Düzensiz, başıboş
İptidai : Eğitimsiz, ilkel, basit
İsnat : Mec. Karacılık, iftira
İstidat, -dı : Yetenek
İstihfaf : Küçümseme, hor görme, hafifseme
İstihza : Gizli, üstü kapalı biçimde alay
İstikbal levhası : ~Gelecek hayalleri
İtiyat, -dı : Alışkanlık
İzmarit : Ilıman denizlerin kayalık, yosunluk, dibe yakın bölgelerinde yaşayan, ~15 cm boyunda, sırt yüzgeci dikenli, kalın derili bir balık türü
İzzetinefis : İnsanın kendine duyduğu saygı. Onur
Kabil değil : Olanaksız
Kadir, -dri : Değer, kıymet
Kalenderlik : Hoşgörüsü geniş olma durumu
Kani : İnanmış, kanmış
Kapılanmak : Bir işe girmek ve o işte devam etmek
Karafa : Uzun boyunlu, kulpsuz, küçük rakı sürahisi
Karoser : Otomobilde, tekerlekler dışında kalan, görünen dış bölüm
Kasem : Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama. Ant
Katibe : Kadın sekreter
Kavi : "Çenesine kavi" deyimi ile çok konuşan, ağzı iyi laf yapan kimse kastedilmiştir
Kavruk : Mec. Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememiş
Kayın, -ynı : Kadın veya kocaya göre birbirlerinin erkek kardeşi. Kayınbirader
Kemal, -li : Eksiksizlik, mükemmeliyet
Keramet : Şaşılacak, olağanüstü durum
Kerevet : ~Tahtadan yapılmış tabure
Kerime Nadir : 1917-1984 arası yaşamış, 40'dan fazla roman yazmış, 30'a yakın eseri sinemaya uyarlanmış Türk yazar
Kerte : Derece, mertebe
Kesif : Yoğun
Kibarzade : Soylu bir aileden gelen çocuk
Kinayeli : Düşünüleni dolaylı, üstü kapalı olarak anlatan söz
Koska : İstanbul Avrupa yakasının güneydoğu ucundaki Fatih ilçesine bağlı eski bir semt. Takribi yeri için tıklayın
Köprü : İstanbul Avrupa yakasının güneydoğu ucundaki Haliç denizinin iki ucundaki Karaköy ve Eminönü semtlerini birbirine bağlayan Galata köprüsü
Kuli : Kardeş
Kumpanya : Tiyatro topluluğu
Külah kapmak : Düzen, dalavere ile bir işin başına geçmek
Külliyat : Bir yazarın bütün eserlerini içeren dizi
Lakayt : İlgisiz 2)Umursamaz
Lalettayin : Sıradan
Laotse : Çin'deki Taoizm (devlet ve toplum kurumlarını reddeden, dünyevi kaygılardan arınmış, doğallığı savunan vs.), felsefi ve dini görüşünün kurucusu, MÖ.571'de doğmuş Çinli düşünür Laozi
Levha : ~Hayal, resim
Leyli : Yatılı
Maada : -den başka
Mağrur : Kendini büyük gören, kibirli  2) Gururlu
Mahdut : Çevrilmiş, sınırlanmış 2)Mec. Dar, basit
Mahir : Becerikli
Mahmur : Süzgün, dalgın bakışlı göz
Mahut : Bilinen, adı geçen, sözü geçen
Mail : Eğik
Mamafih : Bununla birlikte, durum böyle iken
Mania : Engel
Manifatura : Fabrika yapımı her türlü kumaş, bez vb. dokuma
Manzume : Şiir
Maroken : Yumuşak bir çeşit keçi derisi
Matbu : Basılı
Mavna : Gemilere ve yakın kıyılara yük taşıyan, güvertesiz büyük tekne
Mefkure bezirganı : "İnsanların erişemek istedikleri dünya görüşlerini, ideallerini ticari amaçla sömürüp gelir elde etmeye çalışan kimse" anlamında kullanıldığı kanaatindeyim
Meftun olmak : Gönül vermek
Melaike : Melek gibi güzel kadın
Melanet : Büyük kötülük
Melun : Mec. Nefretle karşılanan, kötü
Memur : Bir şeyi yapmakla yükümlü olan
Menfi : Olumsuz
Merhale : Derece, aşama
Mesame : Gözenek
Meşin : Çeşitli işlemlerden geçirilip kullanılır hale getirilmiş koyun derisi
Metafizik : Doğaötesi
Mevhum : ~Türkçede olmayıp var sanılan kelimeler
Mevkuf : Tutuklu
Mistik : Gizemli
Monolog : Bir kişinin dinleyicilere anlattığı, genellikle güldüren olay
Muallim : Öğretmen
Muayyen : Belli, belirli
Muazzez T. Berkand : 1900-1984 arası yaşamış, aşk romanları ile bilinen, Fransızca ve Türkçe öğretmenliği de yapmış Selanik doğumlu Türk roman yazarı kadın
Muharrir : Yazar
Muhayyile : Hayal gücü
Muhiddini Arabi : 1165'de Endülüs devletinin hüküm sürdüğü İspanya topraklarında doğmuş İslam düşünürü, yazar ve şair, 1240 yılında vefat etmiştir
Muhtasar : Kısaltılmış olan
Mukabele : Karşılık verme
Mukabil : Bir şeyin karşısında bulunan
Mukaddeme : ~Ön söz, girişlik, girizgah
Mukadder : Yazgıda var olan, alında yazılı olan
Mukaddes : Kutsal. Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen
Mukavemet : Dayanma, karşı koyma
Muktedir olmak : Gücü yetmek, yapabilmek
Muteber : Saygın
Muvafakat : Uygun görme, kabul etme
Muvafık : Uygun
Muvakkat tart : Okuldan geçici (muvakkat) olarak çıkarma, kovma (tart)
Muvazene : Denge
Müderris : Ders veren profesör
Müellif : Yazar
Müessir olmak : Etkili olmak
Mükaleme : Karşılıklı konuşma
Mümessil : Temsilci
Mümtaz : Seçkin
Münekkit, -di : Eleştirmen
Münevver : Aydın
Mürekkep : -den oluşmuş
Müspet : Olumlu
Müsterih : Kaygıdan kurtulup rahat olma
Müşfik : Sevecen, şefkatli
Müşkülat çekmek : Zorluk, güçlük içinde kalmak
Mütalaa : Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum
Mütareke : Ateşkes
Mütebessim : Gülümseyen, güleç
Mütecaviz : Saldırgan, saldırıcı, sataşkan
Müteessir : Üzülmüş, üzüntülü
Mütefekkir : Düşünür
Müteşekkil : Oluşmuş, meydana gelmiş
Nakşetmek : Mec. Kalıcı ve etkili olmasını sağlamak, işlemek
Narına yanmak : Bir kimse yüzünden büyük zarara uğramak
Nazariye : Belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin bütünü
Nazırlık : Bakanlık
Nazlı : ~Erkeklerle gönül eğlendiren kadın
Nebat : Bitki
Necati Cumalı : 1921-2001 arası yaşamış, şiir, roman, hikâye, deneme, tiyatro gibi pek çok edebi türde eser vermiş, roman ve şiirleri birçok ödül almış çok yönlü bir yazar
Nefsini arz etmek : ~Kendini göstermek
Nesep, -bi : Soy, baba soyu
Neşretmek, -der : Bir yazıya, habere, resme gazetede yer vermek. 2) Kitap, gazete, dergi vb. şeyleri basmak ve dağıtmak
Nısfiye : Kavala benzer üflemeli çalgı olan ney enstrümanının kısa bir türü
Nirvana : Arzulardan, dünyasal maddi isteklerden arınıp mutluluğa ermeye dair Budizm temel öğretisi
Nota : ~Müzik eserlerinin olduğu müzik defteri
Nüfuzlu : Makamı yüksek, kademesi üst
Nükte : İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz
Oktay Akbal : 1923-2015 arası yaşamış, deneme, hikaye ve roman dalında ödüller almış  gazeteci ve yazar
Ölçmek : Değerini biçmek, kıymetini belirlemek
Pastra : Bir tür iskambil oyunu. Pişti
Patiska : Genellikle pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez
Pazen : Dokuması kalın, sık ve yumuşak bir tür pamuklu bez
Pençe : Ayakkabı tabanındaki kösele (işlenmiş büyükbaş hayvan derisi)
Penguin : 1935 yılında Londra'da kurulmuş bir yayınevi
Peyami Safa : 1899-1961 arası yaşamış, psikolojik türde birçok eseri olan ve otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" ile bilinen yazar ve gazeteci 
Pir aşkına : "Karşılık gözetmeden veya karşılık görmeden tam inançla, gerçek bir sevgi ile" anlamında kullanılan bir söz
Radyum : 1920'lede mucizevi, canlandırıcı etki ettiği düşünülüp kozmetik, gıda, boya, tıbbi tedavi, temizlik vs. amaçla çok yoğun olarak kullanılmış radyoaktif bir element
Rahmeti rahman : Tanrının merhameti
Realite : Gerçeklik
Reverans : Selam veya teşekkür için dizleri kırarak veya eğilerek yapılan hareket
Rıhtım : Akarsu veya deniz kıyısı doldurularak yapılan ve gemilerin yanaşabileceği yer
Ricat : Vazgeçme, fikir değiştirme
S.Kudret Aksal : 1920-1993 arası yaşamış, felsefe öğretmenliği, konservatuvar, tiyatro müdürlüğü, devlet memurluğu yapmış, birçok ödül almış  şair, senarist ve yazar
Saç kıvırtmak : ~Bir erkeği etkilemek için saçları ile oynamak ve sallamak
Saffet : Temizlik, arılık
Sahaf : 2. el kitap alınıp satılan dükkan
Salahiyet : Yetki
Sandal bedesteni : İstanbul'un Avrupa yakasındaki Fatih ilçesinde bulunan, 30,7 dönüm alanda ~4000 dükkan barıdıran Kapalıçarşı'daki iki bedestenden (kumaş, mücevher vb. eşyaların alınıp satıldığı kapalı çarşı) 1460'da Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılanı. Yeni Bedesten
Sarahat : Tam ve kesin olarak belirlenmiş
Satıh, -thı : Yüzey
Sazende : Bağlama vb. mızraplı çalgıları çalan kimse. Sazcı
Sebat : Bir işi kararlılıkla sonuna değin sürdürme
Selamet : Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu
Selim İleri : 1949 doğumlu devlet sanatçısı, yazar, senarist, eleştirmen
Sergüzeşt : Macera
Sindlinger Burchartz : Alman yazar Peter Sindlinger tarafından Almanya'nın güneyindeki Stuttgart şehri yakınlarında, Frikenhausen kasabasında kurulmuş bir yayınevi
Sofa : Evde oda kapılarının açıldığı genişçe yer
Softa : Bir görüş ya da inanışa körü körüne bağlı. Geri kafalı
Sonya plağı : ? (s.56)
Soysuzlaştırmak : ~Özünden, iyi yönlerinden uzaklaştırmak
Sükun : Huzur, rahat
Sükutu hayal : Hayal kırıklığı
Sümen : Üzerinde yazı yazmaya, arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık
Şark : Doğu
Şehadetname : Diploma
Şehzadebaşı : İstanbul Avrupa yakasının güneydoğu ucundaki Eminönü semtine bağlı, günümüzde İstanbul büyükşehir belediye binasının bulunduğu bir mahalle
Şose : Taş parçaları üzerine kum serilip silindir geçirilerek yapılan yol
Taassup, -bu : Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık. Bağnazlık. Fanatiklik
Tabla : Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi
Tafsilat : Ayrıntılı açıklama
Taharri : Arama, araştırma
Tahayyül etmek : Hayal etmek
Tahdit etmek : Sınırlamak
Tahir Alangu : 1915-1973 arası yaşamış yazar, edebiyat tarihçisi ve eleştirmen
Tahkikat : Soruşturma
Taksim : Klasik Türk müziğinde faslın başında ve ortasında çalgıcının doğaçlama yöntemiyle yaptığı müzik
Taksim - Sirkeci : Taksim, Sirkeci arası ~3,5 km. olup yürüyerek ~45 dk. sürer
Tarik-i dünya : İnsanlardan ve dünya hayatından mümkün mertebe uzak duran ve bağını kesen kimse 
Tasavvuf : Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu açıklayan dinî ve felsefi akım
Tasavvur : Düşünce, amaç, plan
Tasfiye : Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. sebepler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi
Tashih : Düzeltme
Tasnif : Sınıflama
Tasvir : Bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma
Taşlık : Evin taşla döşenmiş avlusu
Teberru etmek : Bağışlamak
Tecessüs : Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı
Tecrit etmek : ~Yoksun bırakmak
Teessür : Üzüntü
Teessüs : Kurulma, ortaya çıkma
Tefekkür : Düşünme, düşünüş
Tefrika edilmek : Gazete veya dergide, birbirini tamamlayan yazı dizisi halinde yayımlanmak
Tefsir etmek : Bir olaya, bir duruma bir anlam vermek. Yorumlamak
Tekamül : Olgunluk, gelişim, gelişme
Telakki etmek : Saymak, öyle görmek
Temaşa : Seyretme
Temayül : Eğilim. Bir kimseye veya bir şeye ilgi duyma
Tenkit : Eleştiri
Terakki göstermek : Geliştiğini, ilerlediğini ortaya koymak
Tertibat : Ön hazırlık
Teskin etmek : Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırmak
Teşbih : Benzetme
Teşekkül etmek : Belli bir biçim almak, oluşmak
Teveccüh : Güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme
Tevkifhane : Cezası mahkemece kesinleştirilmemiş şüphelilerin tutulduğu yer. Tutukevi
Tiranlık : Mec. Acımsızlık, gaddarlık
Tura : Halat gibi örülmüş ip demeti
Turan : Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı
Ufaklık, -ğı : Bozuk para
Umumi harp : 1914-1918 arası gerçekleşen 1.Dünya Savaşı
Unionsverlag : 1975 yılında kurulmuş İsviçre'li bir yayınevi
Usülü dairesinde : ~Gerektiği gibi, layıkıyla
Uzvi : Organlarla ilgili
Ülkü : Amaç edinilen, ulaşılmak istenen. İdeal
Ümmilik : Okuma, yazmayı bilmeme durumu
Üstat : Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse
Vakfetmek : Adamak, bir şeyin bütününü aynı işe vermek
Vakıfane : ~Bilen, farkında olan. Vâkıf
Vaki : Olmuş, gerçekleşmiş
Vehim : Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma
Vehmetmek : Olmayacak bir şeyin olacağını sanmak
Vesait : Vasıta, araba
Vesika : Belge
Vesselam : "İşte o kadar, son söz şudur" anlamlarında kullanılan bir söz
Vezin : ~Hece bakımından birbirine denk dizelerden oluşan şiir
Wilhelm Tell : 13.yy. sonlarında yaşadığı iddia edilen, üstün okçuluk yeteneğiyle nam salmış İsviçreli kahraman
Yağ İskelesi : İstanbul Galata Köprüsü'nün Eminönü tarafında deniz kıyısında yer alan, eskiden yağ ticareti yapan işyerlerinin olduğu, günümüzde yok olmuş bir semt
Yardakçı : Kötü işler yapana yardım eden kimse
Yaşar Nabi Nayır : 1908-1981 arası yaşamış, 1933'den ölümüne kadar aylık sanat ve edebiyat dergisi "Varlık"ı yayımlamış şair, yazar ve yayıncı. Takma adı, "Muzaffer Reşit" tir   
Yave : Saçma sapan söz
Yeis : Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü
Yeknesak : Değişmeksizin, aynı biçimde tekrarlanan
Yekun : Toplam
Yeldirme : Kadınların çarşaf yerine kullandıkları, başörtüsü ile birlikte giyilen hafif üstlük
Yeni Dergi : 1964-1975 yılları arası yayımlanmış aylık edebiyat ve sanat dergisi
Yerilmek : Birinin veya bir şeyin kusurlarını ortaya koymak, kötülenmek
Yüksek : Toplum içinde ün vb. bakımından üstünlüğü olan
Zabıta hikayesi : ~Polisiye hikaye
Zerzevatçı : Sebze satan kimse
Ziya : Işık
Züppe : Seçkin görünmek için bazı çevrelere benzemeye çalışan kimse