ANA (Yatay) MENÜ

Kitap Sözlüğü > Kon-Tiki


Kon-Tiki

★★★☆☆
Yazar     : Thor Heyerdahl
Yayınevi : Doğan Kardeş Yayınları
Türkçesi : Behçet Cemal

Ahdetmek : Bir işi yapmak için kendine söz vermek, yemin etmek
Ahfat : Torunlar, soy
Aktüalite : Günün olayı ve konusu
Alaimisema : Gökkuşağı
Alesta : Harekete hazır, tetikte
Alirisa : ? "rüzgarı alirisa edip kuytu ve sığ bir noktaya varmayı ümit ediyorduk"
Ameli : Pratik, uygulama ile ilgili
Ampir : Napolyon döneminde Avrupa'da yayılmış yapı, mobilya tarzı
Anafor : Suyun dönerek ve çukurlaşarak yaptığı çevrinti.Girdap
Ananevi : Geleneksel
Anemometre : Rüzgar hızını ölçen alet
Antrepo : Gümrüğe gelmiş ticari eşyaların korunduğu yer
Araz : Belirtiler
Ariyet : Ödünç
Arktik : Kuzey kutbu ve yakınındaki bölge
Arma : Geminin ilerlemesini sağlayan direk, seren,yelken, halat takımları
Arşipel : Adalar denizi 2)Takımada
Arya etmek : Yelken, sancak veya yelkeni tutan çubuklarının aşağı indirilmesi
Arz : Enlem  2)Yeryüzü, yer
Aşık : Ayak bileğinde bulunan küçük kemiklerden biri
Ataşe : Elcilik uzmanı
Atol : Mercan adası
Avarya : Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükün gördüğü hasar
Avdet etmek : Geri gelmek, dönmek
Azametli : Gösterişli, gururlu, büyük
Babayani : Gösterişi ve özentisi olmayan
Banliyö : Şehir merkezinden uzakta veya sınırlarına yakın yerleşke
Batın : Mec.Kuşak, soy
Behemehal : Mutlaka
Beher : Her biri
Beşer : İnsan
Beyzi : Oval, yumurta biçimli
Bodoslama : Gemi omurgasının baş ve kıç taraftan yukarı uzanan ahşap veya metal direkleri
Bonito : Palamut balığı
Borda : Geminin yanı
Boyna : Ufak teknelerde dümen yerine kullanılan kürek
Brotfrucht : Ekmek ağacının meyvesi
Cengel : ~Geniş ve sık orman
Cerahat : İrin
Cevi :  ? "Elimde cevi suların içinden adaya doğru yürüdüm"
Cezir : Denizin alçalması
Cibinlik : Sinek veya böceklerden korunmak için yatağın üzerine çadır şeklinde gerilen tül
Cihet : Yön
Cimkana : Spor karşılaşması, yarış
Cunda : Gemilerde direklerin yada yatay serenlerin uçları
Çanaklık : Gemi direklerindeki gözetleme yeri
Çarmıh : Gemide ana direkleri veya bağlantılı çubukları yandan tutan halatlar
Çatlak : Dalgaların dökülüp köpürmesi
Çıma : Halat ucu
Dara dar : Güçlükle, ucu ucuna
Delege : Elçi
Destroyer : Orta tonajlı, yüksek hızlı savaş gemisi
Diplomat : Uluslararası konularda ülkesini temsil eden kimse
Dirise etmek : Yön değiştirmek
Dolfin : Ortalama 1 m. boyunda, 10 kg. ağırlığında, 4 yıl yaşayan bir balık türü.Diğer ismi Mahi mahi
Ecinni : Masal ve bazı inançlarda gözle görülmeyen yaratık.Cin
Ecza : Kimyasal yolla elde edilip ilaç hammaddesi olarak kullanılan maddeler
Elan : Şimdi, henüz
Enstantane : Hızlı bir hareketin çekilen fotoğrafı
Esef etmek : Üzülmek (ironi ile kullanılmış)
Etnografik : Ulus ve kavimlerle ilgili
Etnolog : İnsanların ırklara ayrılışı, oluşum ve yayılışını inceleyen ve sınıflayan bilim ile uğraşan kimse
Fecir -cri : Gün ağarması, kızıllığı
Felek : Tekneleri karaya çekmek için altına sürülen yuvarlak malzeme
Fevk : Üst, yukarı
Fırışka : 15~20 km hızdaki rüzgar
Fora etmek : Açmak, çözmek
Formal : ? "Yılan Orkinosu'nun avcılığı, bir ibrik formalin içersinde son buldu"
Formüler : ? "Adam, makineye kocaman bir formüler taktı" 
Girift : Birbirinin içine girerek çözülemeyecek biçimde karışmış olan, iç içe geçmiş, çapraşık.
Güfte : Müzik eserinin yazılı metni
Halisane : Çıkardan uzak ve içtenlikle
Hamletmek : Bir sebebe yüklemek, yormak
Hamule : Yük
Harbi : Ateşli silahların içini temizlemek için kullanılan çubuk
Hasretmek : Bir şeyin bütününü tek bir işe veya duruma vermek
Havsala : Zihnin anlama yetisi
Havya : Kaynak işlerinde lehimi ısı ile eritmek için kullanılan alet
Hayal sukutu : Hayal kırıklığı
Hayhuy : Herkesin aynı anda konuşma veya eğlenmesinden oluşan gürültü
Hercümerç : Karmakarışık, allak bullak
Hevenk : İpe geçirilmiş veya birbirine bağlanmış sebze bağı
Heyula : İri yarı, korkunç
Hidrobiyolog : Sularda yaşayan canlıları inceleyen bilim ile uğraşan
Hidrografik : Bir bölgedeki suların durumunu inceleyen bilim dalı ile ilgili
Hilaf : Aykırı
Hulya : Hayal
Huşu : Alçak gönüllülük, saygı
Hüsnüniyet : İyi niyetli, temiz yürekli
Iskarmoz : Kürek takmak için salın kenarına dikine yerleştirilmiş ahşap çubuklar
Iskota : Büyük yelkenleri yönetmek için kullanılan ip
İaşe : Yedirip içirme, bakma
İçerlemek : İçin için öfkelenmek
İfa etme : Yapma, yerine getirme
İhtiyat : İleriyi düşünerek ölçülü davranma
İktifa etmek : Yetinmek
İktisap : Kazanma, edinme
İltihak etmek : Katılmak
İnhisar etme : - den dışarı çıkmamak, bir şeyle sınırlandırmak
İnkisar etme : Mec.Beddua etme
İntilap : Seçim, seçme
İptidai : İlkel
İskandil : Denizin derinliğini ölçmek için kullanılan alet
İskarpin : Bir çeşit ayakkabı
İskele : Geminin sol yanı
İsterik : Duyu bozukluğu, ruh karışıklığı vs.belirtileri olan bir çeşit sinir hastalığı
İstiğna : Nazlı davranma
İstihfat : Küçümseme
İstihkam : Yapı işleri ile uğraşan teknik asker sınıfı
İstim tutmak : Buhar gücünü hazırlamak
İstralya : Gemide direk ve çubukları baş taraftan tutan halat
Jagar : Jaguar
Jurnal : Günlük
Karaoke : Bir şarkının melodisine, birinin o şarkının sözleriyle eğlence amacıyla eşlik etmesi
Karayel : Kuzeybatı rüzgarı
Kerteriz : Bir yerin hangi yönde ve nerede olduğunu pusula ile bulma
Kesif : Yoğun, sık
Keşişleme : Güneydoğudan esen rüzgar
Kıble : Güneyden esen rüzgar
Kitara : Gitar
Komprime : Yassı veya silindir biçimli katı ilaç.Hap
Kontra : Gemide ana omurganın zarar görmemesi için kullanılan ilave omurga
Kopra : Hindistan cevizinin yağlı iç kısmının kurutulmuş hali
Krites : ? "Gemi sular yükselince de kıpırdamadı ve kritesi delininceye kadar çırpındı" 
Kulaç : ~180 cm.lik ölçü birimi
Kumpanya : Yabancı ortaklık
Kutur  -tru : Çap
Küpeşte : Gemilerde korkuluklara verilen ad
Lagün : Denizden dar bir kıyı hattı veya bir kanal ile ayrılmış göl
Lodos : Güneybatıdan esen rüzgar
Lostromo : Gemide tayfa başı
Lumbuz : Gemilerin iç kısımlarını aydınlatmak için gemi yanı veya güverteye açılmış olan yuvarlak pencereler
Mağrur : Gururlu
Mahdut : Dar  2) Sınırlandırılmış
Mahete : Geniş kenarlı bıçak, pala
Mahfuz : Saklanmış, korunmuş
Mahrut : Koni
Mahut : Bilinen
Mail : Eğik
Maiyet : Bir kimsenin buyruğu altında çalışan kimse  2)Yanında bulunan
Mamafi : Bununla birlikte, durum böyle iken
Maniple : Telgraf işareti göndermek için devredeki akımı açıp kapayan alet 
Marka etmek : ~İşaret koymak
Maroken : Yumuşak bir çeşit keçi derisi
Masif : Kaplama veya sonradan doldurma olmayan, boşluksuz malzeme
Mayi : Sıvı
Mecmu : Bütün
Mefhum : Zihindeki soyut ve genel tasarım.Kavram
Mendirek : Dalgakıran ile yapılmış liman
Menşe : Köken
Mesamat : küçük delikler,  gözenekler
Met : Denizin yükselmesi
Metruk : Terkedilmiş, bırakılmış
Mihaniki : Düşünmeden, alışkanlığın verdiği kolaylıkla yapılan hareket yada iş
Mil : Denizde 1852 m. uzunluğa eşit ölçü birimi
Mistik : Gizemli
Misyoner : Bir dini yaymakla görevli kimse
Mitoloji : Ulus, din,uygarlık hakkında geleneksel olarak yayılan veya şekil değiştiren halk hikayelerinin tümü 
Muayyen : Belli, belirli
Muhacerat : Yaşadığı ülkeden ayrılma
Muharrir : Yazar
Mukabil : Karşılık olarak, karşılığında
Mukaddes : Güçlü bir saygı uyandıran.Kutsal
Mukavemet : Dayanma,karşı koyma
Munis : Cana yakın,uysal, sevimli
Mutat : Alışılmış
Muvaffakiyet : Başarı
Muvakkaten : Kısa süreli, geçici olarak
Muvazene : Denge
Müdrik : Anlamış, aklı ermiş
Mültefit : Güler yüz gösteren, hoş davranan
Mümessil : Temsilci
Mümtaz : Seçkin
Münavebe : Nöbetleşme
Münhal : Görevlisi olmayan, boş, açık kadro
Münhani : Eğri
Münhasıran : Yalnız, özellikle
Müsavi : Eşit, denk
Müstakbel : İleri tarihte beklenen
Müstehzi : Alaycı
Müstesna : Kural dışı, dışında, hariç
Müşfik : Sevecen, şefkatli
Müşkül : Zor, güç
Mütalaa : İrdeleme, müzakere, etüt
Mütecaviz : Saldırgan
Müteessir : Etkilenme, üzülme
Mütehassıs : Uzman
Mütenasıp : Orantılı, oranlı
Müteşekkil : Oluşmuş, meydana gelmiş
Mütevekkilane : İşi oluruna bırakmış halde
Natuk : Düzgün, güzel sözleri kolaylıkla söyleyen
Nazar : Bakış
Nazariye : Teori
Nebat : Bitki
Neşriyat : Yayın
Nükte : İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz
Nüve : Çekirdek, bir şeyin özü
Padıl : Kayığın kenarına dayamadan kullanılan kürek türü
Pafta : Büyük harita ve planları oluşturan parçalardan her biri
Parabellum : Alman ordusunda kullanılmış otomatik bir silah
Pasaparola etme : Sözün ağızdan ağıza yayılması
Pavurya : Bir cins yengeç
Peksimet : Pişirildikten sonra dilimlenip ısı ile kurutulmuş ekmek
Penisilin : Bir çeşit antibiyotik ilaç
Periskop : Denizaltı, tank veya siperde gözlemlenecek çevreye bakmaya yarıyan optik alet
Peruka : Peruk
Pırasya etmek : Dönüş manevrası yapılırken yelkenleri çevirmek
Pırıldak : Işığı açıp kapama yoluyla işaretler verme
Pupa yelken : Yelkenlerin arkadan esen rüzgar ile şişmiş halde ve tam yol ile ilerleme durumu
Pus : 2,54 cm.lik ölçü birimi.İnç
Reverans : Selam veya teşekkür için dizleri kırarak veya eğilerek yapılan hareket
Riyaset : Başkanlık
Rölyef : Kabartma
Safra : Gemileri dengede tutmak ve istenilen düzeyde batırmak amacıyla kullanılan ağırlık
Sair : Diğer
Salahiyet : Yetki
Salimen : Hiçbir kötü durumla karşılaşmadan
Salip : Haç
Salvo : Top ateşi
Sancak : Geminin sağ yanı
Sarsak : Yaşlılık sebebiyle güçsüz kalıp titrer gibi hareket eden
Satıh  -thı : Yüzey
Savlo : ~İnce halat
Sefine : Gemi
Sekstant : Güneş ve yıldızların açısal yüksekliğini ölçmeye yarayan bir alet
Selef : Bir görevde kendinden önce bulunmuş kimse, öncül
Selofon : İnce, saydam bir kağıt türü
Selüloit : Bir çeşit plastik
Semitik : Yahudi
Semiz : Eti,yağı çok, şişman
Serdümen : Dümen kullanmakla görevli, bilgili ve tecrübeli tayfa
Seren : Yelkenli gemilerde yelken direğine yatay bağlanan ve dört köşe yelkenin bir kısmını tutan eleman
Sergüzeşt : Serüven,macera
Seyrüsefer : Trafik
Sırma : Kumaşlara işlenen, genellikle altın yaldızlı ince şerit 
Siğil : Ağaçtan yapılma ucu sivri, yassı, geniş takoz
Soluğan : Uzaklarda esen rüzgar sebebiyle başlamış dalga hareketi
Sucres : Ekvador para birimi
Şahmerdan : Vurucu ağırlığın yükselip düşmesi ile dövme, çakma işi yapan alet
Şahrem şahrem : Parçalanmış, yarılmış olarak
Şak : Yarmak
Şayanı hayret : Şaşılacak
Şecere : Bir kişinin en uzak atasından itibaren bütün soyunu gösterir çizelge
Şerare : Kıvılcım
Tafsilat : Ayrıntılar
Taraça : Teras
Tarh : Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer
Tarik : Yol
Tasavvur : Düşünce, amaç, plan
Tavus rengi : ~Koyu yeşil
Tayın : Asker gıdası
Tecrit : Ayırma, ayrı tutma
Teessür : Üzüntü
Tekzip : Yalanlama
Telakki : Kabul etme, sayma
Tenvir : Aydınlatma
Terane : Mec.Çok tekrarlandığından usanç veren söz
Termodinamik : Isı ve hareket enerjisi arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalı
Terütaze : Çok yeni, körpe
Teşekkül : Belli bir biçim veya varlık kazanma, oluşum
Tevekkül : Kadere boyun eğme
Tıknaz : Şişmanca, toplu
Tornistan : Ters yönde, geri dönerek
Tröst : Aynı alanda iş yapan ortaklıkların tekelci sermayedarlığına dayanan birlik
Tul : Boylam
Umacı : Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş, hayali, korkunç yaratık
Usare : Özsu, kendi nemi
Uskuna : İki veya daha çok direkli olup yan yelkenleri de olan tekne türü
Vakıa : Gerçi, her ne kadar, ….ise de anlamında kelime
Vaki : Olan, olmuş
Varit : Olabileceği akla gelen
Vekar : Yerine göre uygun davranış
Volta : Halatı bağlamak için dolaştırıp sarma işi
Yakamoz : Gece denizde balık veya küreklerin hareketi ile oluşan parıltı
Yaver : Devlet ve hükümet başkanları ile komutanların buyruklarını yazıp yerine ulaştıran emir subayı
Yıldız : Kuzey
Zahir : Görünüşe göre, anlaşılan
Zaviye : Açı