Kuyucaklı Yusuf
★★★★★
Yazar : Sabahattin Ali
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları
93 muhaciri | : | 93 harbi olarak bilinen 1877 Osmanlı-Rus savaşı sebebiyle Balkanlar'dan veya Kafkasya'dan Anadolu'ya gelen göçmenler |
Acem | : | İranlı |
Aciz,-czi | : | Birinin borcunu vaktinde ödeyememesi durumu |
Ağulu | : | ~Çok üzüntülü, acılı, kederli |
Ahenk | : | Çalgılı eğlence |
Ahval | : | Olaylar, durumlar |
Akis | : | Mec.Etki |
Âlâ | : | İyi, pekiyi |
Alelumum | : | Genel olarak, genellikle |
Altmışaltı | : | 66 sayı almakla kazanılan bir iskambil oyunu |
Amil | : | Etken, sebep |
Anafor | : | Suyun dönerek ve çukurlaşarak yaptığı çevrinti. Girdap |
Anafora kaptırma | : | Emeksiz, karşılıksız olarak başkasının faydalanmasına izin verme |
Arasta | : | Çarşıda aynı işi yapan esnafın bulunduğu yer |
Arız | : | Sonradan ortaya çıkma |
Ark | : | İnsan eliyle yapılmış açık su kanalı |
Arşın | : | Yaklaşık 68 cm.lik eski uzunluk ölçüsü |
Arzı mevud | : | Güneydoğu Anadolu, Suriye, Irak ve Ürdün ve çevre ülkelerin bir kısmını kapsayan, Yahudilere vadedilmiş topraklar |
Atlas | : | Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş |
Attar | : | Baharat, ev ilacı vb. satan kimse. Aktar |
Avdet | : | Dönüş, geri gelme |
Azamet | : | Görkem, gösteriş |
Azil,-zli | : | Görevden alma |
Baki | : | ~Kalan |
Batman | : | ~7,7 kg. olan eski ağırlık ölçüsü birimi |
Bedbin | : | Kötümser, karamsar |
Beis | : | Sakınca, kötülük, engel |
Biçem | : | Üslup, tarz, stil |
Binlik | : | Yaklaşık 3 lt.lik büyük şişe |
Cenup | : | Güney |
Ceza Reisi | : | Ağır ceza mahkemesi başkanı |
Cezbe | : | Bir duygu ya da inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşma |
Cihetinden | : | -den ötürü, sebebiyle |
Cürüm | : | Suç |
Çatkı | : | Alından geçirilerek başın çevresine çember gibi sarılan bağ |
Çerçi | : | Köy, pazar vb. yerlerde tuhafiye malzemesi satan seyyar esnaf |
Çiğ | : | Gözü rahatsız eden, göze batan renk |
Çivit | : | Çamaşır yıkama veya badana işinde sarılığı gidermek için kullanılan mavi renkli toz boya |
Çuha | : | Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş |
Çul | : | Genellikle keçi tüyünden yapılmış kaba dokuma 2)Keçi tüyü veya yünden yapılma hayvan örtüsü |
Dimağ | : | Bilinç, zihin |
Dimi | : | Sık dokunmuş bir tür pamuklu kumaş |
Dolak | : | Boyun atkısı |
Dramaturg | : | Tiyatro veya oyun yazarı |
Düstur | : | Yasaları kapsayan kitap |
Düzgün | : | Kadınların, teni pürüzsüz gösterip renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı krem.Fondöten |
Efrat,-dı | : | Bireyler, fertler |
Ehram | : | Piramit biçimli |
Encek | : | Kedi köpek gibi çok memeli hayvan yavrusu |
Endaht | : | Ateş etme, atış |
Erguvan | : | Eflatun ile kırmızı arası renk |
Eshabı mesalih | : | Resmi dairelerde iş takip eden kimse |
Eşraf | : | Bir yerin zengin ve sözü geçen ileri gelenleri |
Evsaf | : | Nitelikler, vasıflar |
Fasıla | : | Ara |
Fecaat | : | Çok acıklı, yürekler acısı durum |
Fersude | : | Yıpranmış, aşınmış |
Feth-i meyyit | : | Ölüm sebebini anlamak için cesede çeşitli kesiler yapılması.Otopsi |
Fisto | : | ~Süslü şerit |
Frenk gömleği | : | Yakası kravat takmaya uygun, çoğu uzun kollu, ceket veya yelek altına giyilen erkek gömleği |
Fundalık | : | Her zaman yeşil kalan çalı ve ağaççıklardan oluşan alan |
Gani gönüllü | : | Cömert, eli açık |
Gaşy | : | Kendinden geçme |
Gaz boyaması | : | Eskiden başa bağlanan ya da hediyelere sarılan kolalı tülbent |
Gergef | : | Üzerine kumaş geçirilerek nakış işlemeye yarayan çoğu dikdörtgen biçimli çerçeve |
Gıyabi | : | Uzaktan, görüşmeden, bulunmadığı sırada yapılan |
Gocuk | : | Hayvan postundan yapılan kalın ceket |
Hakperest | : | Doğru bildiği şeyden ayrılmayan kimse |
Halel verme | : | Bozma, sarsma |
Hanay | : | Avlu ! |
Hasretmek | : | Bir şeyin tümünü birine veya bir şeye verme |
Havaleli | : | Yüksek, yıkılacak gibi olan |
Hayırhah | : | İyilik isteyen, hayırsever |
Hayıt | : | Akdeniz çevresinde yetişen, mavi veya beyaz çiçekler açan, 1-2 m. boyunda bir tür ağaççık |
Hikmet | : | Sebep, gizli sebep |
Himmet | : | Yardım, kayırma |
Hissikablelvuku | : | Önsezi |
Hokka | : | Metal veya camdan küçük kap |
Hülasa | : | Özet |
Hülya | : | Tatlı düş, hayal |
Hünkürmek | : | Yüksek sesle, hıçkırarak ağlamak |
İdadi | : | Eskiden lise derecesindeki okulların adı |
İdare | : | Küçük gaz lambası |
İğfal | : | Aldatma, kandırma |
İktifa | : | Yetinme, kanma |
İnfial | : | Birine gücenme, kızgınlık duyma |
İnkisar | : | Kırılma |
İnkişaf | : | Gelişme |
İptiai | : | İlkokul |
İptida | : | Başlangıç |
İstidatlı | : | Yetenekli |
İstihfaf | : | Küçükseme, hor görme |
İşkil | : | Kötü bir durumla karşılaşma sanrısı, kuruntu |
İşret | : | İçki |
İtidal | : | Soğukkanlılık |
İtiyat | : | Alışkanlık, huy |
İzale etme | : | Yok etme, giderme |
İzzetinefis | : | Onur |
Kagir | : | Taş veya tuğladan yapılmış olan |
Kalpak | : | Kesik koni biçiminde başlık |
Kalyon | : | Yelken ve kürekle yol alan savaş gemisi türlerinin en büyüğü |
Kani | : | İnanmış, kanmış |
Kanon | : | ~Taklit |
Kaput | : | Asker paltosu |
Karafa | : | Uzun boyunlu, kulpsuz, küçük rakı sürahisi |
Kasavet | : | Üzülme, tasa, kaygı |
Kaşanmak | : | Hizmet veya binek hayvanının durup işemesi |
Kazık | : | Yumuşakça bir zemine saplanan ahşap kazığı, başka kazıklar atarak yerinden çıkarma amaçlı eski çocuk oyunu |
Kefiye | : | Genelde arapların kullandığı, omuzları da örten erkek baş örtüsü |
Kerevet | : | Üzerine şilte konularak yatmaya veya oturmaya yarayan, arkalıksız ve kol dayama yeri olmayan divan.Sedir |
Kerte | : | Aşama, mertebe |
Ketumiyet | : | Ağzı sıkılık |
Kıraat | : | Kitap |
Kışlak | : | Kışın barınılan yer |
Kıvrak | : | Köylü kadınların giydiği, dokuması yerli ve siyah renk hafif üstlük |
Kızan | : | Delikanlı |
Kifayet | : | Yetme, yeterli olma |
Kolan | : | Semeri bağlamak için binek hayvanının göğsünden geçirilerek sıkılan yassı kemer |
Kolan vurma | : | Salıncakta iken hız kazanmak için ayakta durup vücudu ileri atılırcasına hareket ettirme |
Köstek | : | Saat, anahtar gibi şeyleri bağlamak için ucuna takılan zincir |
Kuşluk | : | Günün sabah ile öğle arasındaki bölümü |
Külliyat | : | Bir yazarın bütün eserlerini içeren dizi |
Külot | : | Daha çok binicilerin giydiği paçası dar üstü geniş pantolon |
Lakayt | : | Aldırmaz, umursamaz |
Lirik | : | Çok etkili, çoşkun |
Lokman ruhu | : | Hekimlikte anestezi için hastayı bayıltmaya yarayan, uçucu, renksiz sıvı.Eter |
Lüzuci | : | Yapışkan |
Maada | : | -den başka |
Mağmun | : | Tasalı, üzgün |
Mağrur | : | Gururlu |
Mahiyet | : | Nitelik, vasıf, öz |
Mahur | : | Türk müziğinde neşeli, gönlü ferahlatan, sert ve örnek olarak mehter müziğinin gösterilebileceği bir makam türü. |
Maişet | : | Geçim, geçinme |
Maiyet | : | Bir kimsenin buyruğu altında çalışma |
Maktul | : | Öldürülmüş, öldürülen |
Malik | : | Sahip |
Malumat | : | Bilgi |
Mamafih | : | Bununla birlikte, durum böyle iken |
Manifatura | : | Fabrika yapımı her türlü kumaş vb. dokuma |
Marpuç | : | Nargileye takılan uzun ve bükülebilen hortum |
Martin | : | Tek kurşun atan bir çeşit tüfek |
Mayi | : | Sıvı |
Mazbut | : | Düzgün, beğenilen |
Mecelle | : | Belirsiz durumlarda hukukçuların düşünceleri ile İslam hukuku kurallarının birleştirilmesi ile hazırlanmış, yasa yerine kullanılan eser |
Mecidiye | : | Eskiden kullanılan ve o zamanın 20 kuruşu değerinde gümüş para |
Melankolik | : | Hüzün veren |
Melil | : | Üzgün, kederli |
Melun | : | Mec. Nefretle bakılan, kötü |
Memnu | : | Yasak |
Menfi | : | Olumsuz |
Meram | : | İstek, amaç |
Mercan terlik | : | Ayak topuğunu kavrayan, arka bölümü olmayan, genellikle kırmızı renk deriden terlik |
Meşin | : | Çeşitli işlemlerden geçirilip kullanılır hale getirilmiş koyun derisi |
Meşrutiyet | : | Osmanlı'da 1876 da başlayan ve 1918 Mondoros Ateşkes Anlaşması ile sona eren, hükümdar başkanlığındaki parlementer sistemin uygulandığı süreç |
Meyan | : | Ara |
Meyletmek | : | Eğilmek |
Meyus | : | Üzgün |
Mezun | : | İzin almış, izinli |
Mihnet | : | Sıkıntı, üzüntü |
Mihver | : | Mec. Konuşulan ya da düşünülen konunun en önemli noktası |
Mikyas | : | Ölçek, ölçü |
Mintan | : | Yakasız ve uzun kollu erkek gömleği |
Mostra | : | ~Kötü davranış |
Muayyen | : | Belli, belirli |
Mufassal | : | Ayrıntılı |
Muhammediye | : | Yaradılış, Hz.Muhammed'in hayatı ve çevresi ile ahreti konu alan kitap |
Muhayyile | : | Hayal etme gücü |
Mukabele | : | Karşılık verme 2)Yüksek sesle ve ezbere Kuran okuma |
Mukaddeme | : | Başlangıç, ön söz |
Mukadder | : | Yazgıda var olan, alında yazılı olan |
Mukaddesat | : | Kutsal sayılan her türlü inanç veya davranış |
Mukassim | : | ? "Köşe başlarında hep o ıslak ve yosunlu su mukassimleri vardı" |
Mukavemet | : | Karşı koyma, direnme |
Muktedir | : | Bir şeyi yapmaya, başarmaya gücü yeten |
Mutasarrıf | : | Osmanlı'da il ve ilçe arasındaki idare biriminin (sancak) yöneticisi |
Mutat | : | Alışılmış, alışılan |
Mutavaat | : | Boyun eğme, uyma |
Muvafakat | : | Uygun görme, kabul etme |
Muvafık | : | Uygun |
Muvakkat | : | Sürekli olmayan, geçici |
Muvazene | : | Denge |
Mücrim | : | Suçlu |
Müddeiumumi | : | Kamu hakları ve hukukunu yerine getirmek için devlet adına veya yararına davalar açan kimse.Savcı |
Müflis | : | Bir işte bütün parasını batırmış, iflas etmiş |
Mükaleme | : | Karşılıklı konuşma |
Mülazım | : | Bir işe girmek için bir süre parasız olarak o işe devam eden |
Mümeyyiz | : | Bir dairede yazılan yazıları düzelten, tamamlayan görevli |
Münazaa | : | Ağız kavgası, münakaşa |
Münhasır | : | Bir kimse veya bir şey için ayrılmış, mahsus |
Müphem | : | Belirsiz, açık olmayan |
Mürebbi | : | Eğitici |
Müsavat | : | Eşitlik, denklik |
Müspet | : | Olumlu |
Müstantik | : | Sorgu yargıcı |
Müsterih | : | Kaygıdan kurtulup rahat olma |
Müşkül | : | Güç, zor |
Mütefekkir | : | Düşünür, düşünceli |
Mütegallibe | : | Zorba |
Mütehakkim | : | Hükmeden |
Mütehassis | : | Duygulanmış |
Müteheyyiç | : | Heyecana kapılmış |
Mütenasip | : | Orantılı, uygun |
Mütereddit | : | Tereddüt eden, kararsız |
Müttefik | : | Aralarında anlaşma veya sözleşme sağlanmış topluluk |
Müzevir | : | Söz getirip götüren, ara bozan |
Müzmin | : | Uzun süreli, ne kadar süreceği belli olmayan |
Nagant | : | Belçika kökenli bir tabanca |
Nahif | : | Zayıf, cılız |
Nalça | : | Ayakkabıların altına çakılan demir |
Nalın | : | Islak yerlerde kullanılan, tabanı yüksek, ağaçtan yapılma bir çeşit takunya |
Nâre | : | Felaket, çok ağır bir şekilde |
Nebat | : | Bitki |
Nedamet | : | Pişmanlık |
Neden sonra | : | Aradan bir hayli zaman geçince |
Nefer | : | Derecesiz asker.Er |
Nefti | : | Siyaha yakın koyu yeşil |
Neşretme | : | Yayma,saçma |
Nüfuz | : | Söz geçirme, istediğini yaptırabilme gücü |
Ontolojik | : | Var olanların özü üzerine araştırma yapan felsefe (varlık bilimi) ile ilgili |
Othello | : | William Shakespeare in 1603 yılında yazdığı trajedi türü oyun |
Oyluk | : | Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü.Uyluk |
Pamukaki | : | Beyaz renk nakış vb. işlemekte kullanılan bir çeşit parlak pamuk ipliği |
Pastıra | : | Piştiye benzer eski bir iskambil oyunu |
Patiska | : | Genellikle pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez |
Patoloji | : | ~Değişim |
Pazen | : | Dokuması kalın, sık ve yumuşak bir tür pamuklu bez |
Pesleşme | : | Sesin hafif ve yavaş duruma gelmesi |
Peşkir | : | Yemekte kullanılan, büyük mendil biçiminde pamuk veya keten bez |
Peyke | : | Duvara bitişik, alçak, tahta sedir. Kerevet |
Pirne | : | Zeytinin, sıkıldıktan sonra yağ bakımından zenginliğini yitirmeyen, gübre veya hayvan yemi olarak kullanılan küspesi.Pirina |
Pösteki | : | Koyun veya keçi postu |
Rabıta | : | Bağ 2)İlgi |
Rahle | : | Üzerinde kitap okunan, yazı yazılan alçak ve küçük masa |
Raks | : | Dans |
Reji | : | Devletin tek elden yönettiği sigara ve içki maddeleri |
Rıhdan | : | Yazı kurutmada kullanılan, özel kumunun konulduğu, üzeri delikli kap |
Rıhtım | : | Akarsu veya deniz kıyısı doldurularak yapılan ve gemilerin yanaşabileceği yer |
Riayet | : | Saygı |
Rikkat | : | İncelik, naziklik, sevecenlik |
Riyaziye | : | Matematik |
Sahavet | : | Eli açıklık, cömertlik |
Sair | : | Başak, diğer |
Salahiyet | : | Yetki |
Sarih | : | Açık, kolay anlaşılır |
Sefih | : | Zevk ve eğlenceye düşkün |
Seğirtmek | : | Çabuk adımlarla yakın bir yere doğru yürümek |
Selanik fanilası | : | Soğuğa karşı korunmak için giyilen, yünden örme, alt veya üst iç çamaşırı |
Selef | : | Bir görevde kendinden önce bulunmuş olan kimse.Öncel |
Semai | : | Türk müziğinde, vuruşları kendi içinde zayıflayan üç zamanlı bir ritim türü. |
Sena | : | Övme |
Ser | : | Baş, kafa |
Serpuş | : | Başlık |
Servet-i Fünun | : | 1891-1944 yılları arası yayımlanmış, batı etkisinde gelişen edebiyat akımına dair dergi |
Sığırtmaç | : | Sığır çobanı |
Sofa | : | Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer, hol |
Sükut | : | Sessizlik, söz söylememe |
Sükutu hayal | : | Hayal kırıklığı |
Sülüs | : | Arap alfabesi ile yazılan bir tür süslü yazı |
Şehbender | : | Yabancı ülkelerde, orada bulunan yurttaşlarını haklarını koruyan, bağlı olduğu hükümete bilgiler veren dışişleri görevlisi.Konsolos |
Şeytanbezi | : | Erkek elbisesi yapılan, kadife dokunuşlu bir çeşit pamuklu kumaş |
Şimal | : | Kuzey |
Şimşir | : | Yaprakları her mevsim yeşil kalan, taşlık/çorak bölgelerde kendiliğinden yetişen, odunu sert, 1-1,5 m. yükseklikte ağaççık |
Şinik | : | Tahıl ölçmede kullanılan 8 kg.luk ölçek |
Şose | : | Taş kırıkları üzerine kum serilip üzerinden silindir geçirilerek yapılan yol |
Taalluk | : | İlgili olma, ilgilendirme |
Tababet | : | Hekimlik |
Tafsilat | : | Ayrıntılar |
Tahakküm | : | Baskı, hükmetme |
Tahrirat katibi | : | İlçede resmi yazı işleri ile görevli kimse |
Taksirat | : | Kusurlar, suçlar |
Talik | : | Arapçada yatık yazılan yazı türlerinden biri |
Tamim | : | Genelleştirme |
Tarik | : | Yol |
Tarziye | : | Yapılan kötü davranış için özür dileme, gönül alma |
Tasavvur | : | Zihinde canlandırma |
Tasmim | : | Tasarlama, planlama |
Tasnif | : | Bölümleme, sınıflama |
Tasvir | : | Bir şeyi anlatma |
Taşlık | : | Taş döşenmiş avlu ya da merdiven altı |
Tebahhur | : | Buharlaşma |
Tebdil | : | Değiştirme, değişiklik |
Tecelli | : | Alın yazısı, kader |
Tecessüs | : | Merakını gidermeye çalışma |
Teessür | : | Üzüntü |
Tefrika | : | Gazete veya dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazı dizisi |
Tefsir | : | Yorumlama |
Tekasül | : | Üşenme, tembellik |
Tekerrür | : | Tekrarlanma |
Telakki | : | Anlayış, görüş 2)Kabul etme, sayma |
Temayül | : | Eğilme, meyletme, ilgilenme |
Temrin | : | Tekrarlayarak alıştırma |
Terbiye | : | Araba hayvanlarını yönlendirmeye yarayan kayışlar |
Terki | : | Binek hayvanının bel ve kuyruğu arasındaki geniş ve dolgun kısmı.Sağrı |
Teşrinievvel | : | Ekim ayı |
Tevafuk | : | Birbirine uyma |
Tevcih | : | Yöneltme |
Tevdi | : | Verme, bırakma |
Teveccüh | : | Güler yüz gösterme, yakınlık duyma |
Tevekkül | : | Kadere boyun eğme |
Tevkif | : | Bir suç sebebiyle birini tutuklama |
Tırıs | : | Atın kısa adımlarla ve hızlı yürüyüşü |
Timoni | : | Eskiden içinde genelev de olan, İstanbul'un Beyoğlu ilçesine bağlı ve ismi Gönül olarak değişmiş sokağın eski adı |
Tire | : | Dikişte kullanılan pamuk ipliği |
Ukde | : | İçe dert olan şey |
Vaki | : | Olmuş, olan |
Vakur | : | Onurlu, ağırbaşlı |
Varaka | : | Kağıt, yazılı kağıt |
Vazıh | : | Açık, anlaşılır |
Vuzuh | : | Açık olma durumu, açıklık |
Yağlık | : | İşlemeli büyük mendil |
Yamçı | : | Bir yüzü uzun tüylü, kalın, yün yağmurluk |
Yanaşma | : | Genellikle bir çiftçinin yanında çalışan işçi |
Yaylı | : | Atla çekilen, üstü ve yanları kapalı, dört tekerlekli, altı yaylı binek aracı |
Yazın | : | Olay, düşünce ve duyguların dil aracılığı ile sözlü veya yazılı biçimlendirilmesi sanatı.Edebiyat |
Yedi düvel | : | Bütün devletler |
Yeis | : | Üzüntü |
Yeknesak | : | Değişmez, monoton, tekdüze |
Yekun | : | ~Tümü |
Yeldirme | : | Kadınların çarşaf yerine kullandıkları, baş örtüsü ile birlikte giyilen hafif üstlük |
Yunak | : | Yıkanılan yer, hamam |
Yük | : | Eşya 2)Evlerde yatak, yorgan koymaya yarayan büyük dolap |
Yükünü tutmak | : | Zenginleşmek |
Yüz suyu dökmek | : | Onurunu sarsacak kadar yalvarmak |
Yüzük | : | Fincanların altına yüzük saklanarak oynanan oyun |
Zabit | : | Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan subay |
Zaptiye | : | Osmanlı'da toplum güvenliğini sağlamakla görevli askeri polis kuruluşundan olan kimse |
Zifir | : | İpekli kumaş |
Ziya | : | Işık |
Zuhur etme | : | Ortaya çıkma, belirme |