ANA (Yatay) MENÜ

Öneri > Okuma > Vicdan



Hayvan Refahı ve Sömürüsü Üzerine


Çoğu kişi hayvan sevgisinden söz eder ve duyarlık sahibi izlenimi verir. Ancak durum irdelendiğinde ifadelerin seçici ve yanlı olduğu anlaşılabilir. Söz konusu duyarlıkta toplumun kültür ve gelenekleri etkendir. Örneğin koyun ya da köpek yemek, farklı toplumlar arasında aynı sıradanlığa sahip olabilir.

Emperyalizmin, gelişimin tek çaresi olarak gösterip toplumlara dayattığı, zamanla taraflısı olunan kapitalizmin beraberinde getirdiği kötülükler ve sömürü düzeninin olumsuz sonuçları, kazanımların çok üzerinde olup kendini hayvancılık endüstrisinde de acı bir şekilde göstermektedir.

Bu noktada tavuk sandığımız piliç canlısı ile ilgili 4 yıllık üzücü gözlem sonucu bilgimi paylaşmayı borç bilirim;

Düşündürücü bir şekilde beynelmilel hibe desteği ile sayıları artan etlik piliç (broiler) tesislerine  ulusal ya da uluslararası firmalar tarafından, büyütülmek üzere ~50 gr. teslim edilen civcivler, ortalama 42 gün sonunda yaklaşık 3 kg. olarak kesime götürülmek üzere firmaya iade edilir.

Gelen civcivler ortalama 35. güne kadar 17 adet/m2 yoğunlukta büyüyor. Yukarıdaki resimde görülen hayvanların henüz 22 günlük olması yoğunluğun daha iyi anlaşılabilmesi için yeterli olsa gerek. Son 1 hafta kala hayvanların bir kısmı erken kesime gitse de büyüme hızı arttığından hiç hareket edecek alanları kalmıyor; zemin görülemez hale geliyor.

Bu hayvanlar, ortalama 42 günlük ömürleri boyunca gün ışığı görmeden, içeriği gdo malzemelerden oluşan yemlerle besleniyor, aralarında nispeten küçük veya fiziksel sorunu olanlar periyodik olarak ayıklanıp katlediliyor ya da ölüme terkediliyor.

Savunmaların bilime mesnetlenmeye çalışılmasının ise son derece vahim ve üzücü olduğu kanaatindeyim.

Hayvanların yetiştirilmesi için gereken sıcaklıkların temininde kullanılan fosil yakıtların denetimsiz baca gazları, temizlik vs. amaçla kullanılan kimyasalların tesisin bulunduğu kırsaldaki toprak/suya verdiği zararlar ise madalyonun diğer yüzünün bir kısmı.

Koli ile satılan veya dışarıdan satın alarak tükettiğimiz sıradan bir gıdada kullanılan yumurtaların ise yukarıda anlattıklarımdan daha kötü şartları olan kafes tavukçuluğundan elde edilmiş olması kuvvetle muhtemel ve çok daha üzücüdür. Sermayenin, endüstrinin ya da gönüllü esirlerinin herhangi bir hayvana yaptığı sömürünün ve maruz bıraktığı koşulların hiçbir gerekçe ile kabul edilemez olduğu kanaatindeyim.

İnsanlık, doğaya, eko sistemin parçası bitki ve hayvanlara muhtaç olduğunun farkında olmadan tüketmeye, sömürmeye, yok etmeye, kontrolsüz çoğalmaya devam ettikçe kendi sonunu hazırlayacak, aymazlığının ve hırsının bedelini sonraki nesillere ağır ödetecektir.

Bu vesile ile merhum Toprak Dede Hayrettin Karaca'yı da saygıyla anıyorum.